Çekişmeli alacak miktarının maddi hukuk bakımından yargılama gerektirmesinden kaynaklı olarak ayrıca bir dava yolu ile belirlenmesi amaçlanmış. Başka bir deyişle alacaklılar listesinde gerçekte hangi rakam üzerinden kayıtlanması gerektiğinin sonradan tespiti söz konusu. Bu dava neticesinde verilen hükmün edaya yönelik olduğu kabul edilirse, davacının bu kararla birlikte alacağını tahsil edebileceği de kabul edilmelidir ki bu mümkün değildir. Yine eda davası niteliğinde olduğu kabul edilirse, özellikle bankaların açtığı çekişmeli alacak davalarının miktarlarının da çok yüksek olduğuna dikkat edilirse, davanın kabulü halinde çekişmeli alacak miktarı üzerinden ayrıca bir nisbi vekalet ücretine de hükmedilecektir. Bu durum borçlunun durumunu daha da ağırlaştıracaktır. Ve tabi ki eda davası olarak kabul edilirse, çekişmeli alacak davasının arabuluculuğa tabi olduğu kabul edilerek cevaplanacaktır.
Çekişmeli alacağı ortaya çıkaran, alacaklının bildirdiği miktarın, mahkemenin uzayan kolu olan komiser veya komiser heyeti tarafından borçluya sorulduğunda tamamen veya kısmen kabul edilmemesidir. O halde taraflar konkordato surecinde alacak miktarı üzerinde zaten resmi olarak anlaşamamış iken bu defa çekişmeli alacak davasının öncesinde zorunlu olarak arabulucu önünde anlaşmalarını beklemek ne kadar mantıklı olabilir? Kaldı ki konkordato davasına bakan mahkemenin yaklaşık ispata göre değerlendirme yaparak çekişmeli alacak miktarı üzerinde verdiği bir ara karar varken, bu kararın arabulucu önünde yeniden tartışılabileceği ve tarafların bir rakam üzerinde anlaşabileceği düşünülemez. Zira borçlu veya alacaklı, başka bir mahkeme dosyasında alacak miktarı üzerinde anlaşamadığından bu miktarın arabulucu önünde değil ancak başka bir mahkemede ve yargılama neticesinde ortaya çıkması beklenmektedir.
Belirttiğim nedenlerle, kişisel kanaatim çekişmeli alacak davasının bir eda davası niteliğinde kabul edilemeyeceği ve arabuluculuğa tabi olmadığı yönündedir.
Comments